25 Mayıs 2011 Çarşamba

Yurtta Üslup Cihanda Üslup...

Bu yazı, geçen hafta Pazar günkü İBB Gençlik Meclisi 5. Genel Kurul konuşmasıdır.

“Meclis Genel Kurul Salonu…
Oturum açılıyor, yoklama yapılıyor…
Divan katibi, o dönemin milletvekillerinden Kültür Adamı Cihat Baban’ın soy ismini yanlış okuyor…
Yaban…
Cihat Baban da yerinden yanıt veriyor…
Babandır baban…”

Şu anda gündemimizin ana maddesi 12 Haziran seçimleri. Ve seçimlerin olmazsa olmazları: Seçim kampanyaları ve konuşmalar… Bu son seçim kampanyaları hız kazanınca, gündemde de öne çıkıverdi siyasi üslup. Hatta başbakan ve ana muhalefet lideri neredeyse mahkemelik…

Peki neydi bu üslup? Ne anlama gelirdi? İnternetten birkaç kişiye sordum. Cevaplar şu şekilde geldi:


· Üslup, insanı rezil de vezir de eden konuşma biçimi.

· Üslup, kişinin kalitesi ya da kalitesizliğini görme ve anlamada belirleyici özelliklerden biri.

· Üslup, bir su gibidir. İçine konduğu kabın şeklini alır

· Üslup; saçını, kıyafetini, nickini değiştirip başka bir kimliğe bürünen kişinin değiştiremeyeceği tek şeyidir.

Binlerce halk meydanda, seçim konuşmasını dinlemeye geliyor, desteklediği parti başkanının konuşmasını saatlerce ayakta kalabalığın arasında kalma pahasına dinliyor. Ancak akşam televizyonda, bilgisayarın başına geçtiğinde internette, o parti başkanına dair izlediği tek kare görüntü, üslubundaki hata oluyor.

O kadar yıl eğitim, o kadar sene aktif çalışma hayatı, meclis koridorlarında uykusuz geçirilen onca saatler/günler, uygulanan ya da uygulanacak projeler neden kullanılan yanlış bir kelimeyle heba oluyor? Dahası buna neden izin veriliyor? Ağızdan çıkan her bir lafın, bir ok gibi yayından fırladığı anda geri alması mümkün olunmayan her bir kelimenin seçiminde, öneminde neden bu kadar esnek davranılıyor?

Bir bireyin, muhataplarına kendisini ve yaşamını yansıtışında mutlaka kendine has bir üslubu vardır. Evet ancak, unutulmamalıdır ki üslup; bir kimsenin karakter, kişilik ve ahlak düzeyine ortaya koyan açık bir kimliktir.

Atalarımız “üslubu beyan, aynıyla insan” diyerek, kişinin sözlerinin, kişinin konuşma adabının kendisini açığa çıkardığını en öz cümleyle belirtmemişler miydi? Kaba konuşan, kaba insan, nazik konuşan nazik insandır.

Unutulmamalıdır ki, kullanılan ve sarf edilen her bir kelimedeki özen, bugünün seçenini etkilerken yarının seçilenini de etkilemektedir. Ülkemizin şu anki sosyo-ekonomik, siyasi, politik konumlandırılmasında bugün söz sahibi olan kişiler, yarın, mirasçılarına sadece ülkeyi değil yönetim biçimini, konuşma adabını ve üslubunu da miras bırakmış olunacaktır.

Muhakkak ki, içinde bulunulan zaman, atmosfer, etkilerle birlikte, konuştuğumuz dil de, kullandığımız kelimeler de değişmekte. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün bu siyaset dilinin üslubu konusundader ki:

“ ‘Dil yarası kılıç yarasından daha derindir’ diye atasözleri var. Onun için herkesin söylemine, kullandığı dile şöyle bir dikkat etmesi, söyleyeceğini düşünerek söylemesi gerekir. Seçim kampanyalarının başladığı dönemdeyiz. Kimsenin birbirinin yüzüne bakamayacak hale gelmesi ne Türkiye’nin çıkarınadır ne de halkın. Ne de halkımız bundan mutlu olur.”

Cumhurbaşkanımızın bile bu şekilde uyarıda bulunduğu üslup konusuda ne zaman iyiye gidersek, ne zaman olaylara uzaktan bir göz değerlendirilmesiyle bakıp daha sakin, daha yumuşak, daha yerinde bir dil, bir üslup kullanırsak, işte o zaman gerçekten muasır medeniyetler seviyesine ulaşmış olacağız.

Ulu Önder Atatürk’ün o meşhur sözünü şu zaman dilimimize uyarlamanın zamanı gelmedi mi?

Yurtta üslup, cihanda üslup!


tubatirin@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder